Beslenme,
çocuğun bedensel ve zihinsel gelişimi üzerinde oldukça önemlidir. Yeterli ve
dengeli beslenen çocuk, normal bir büyüme seyri gösterir; gerek fiziksel
gelişimi gerekse bilişsel gelişimi olması gereken seviyede olur. Aşırı beslenme
şişmanlığa, dolayısıyla çeşitli hastalıklara yol açarken, yetersiz beslenme
ise, zayıflığa, boy kısalığına, diş sorunlarına ve zekânın gerekli düzeyde
gelişememesine yol açabilir. Çocuğun sağlıklı ve dengeli bir beslenme
alışkanlığı kazanmasında ailenin desteği zorunludur. Fakat her şeyde olduğu
gibi bu konuda da aşırıya kaçmak zararlıdır. Yemek konusunda aşırı ısrarcı
ebeveynlerin çocuklarında şişmanlık ya da iştahsızlık gibi sorunlar baş
gösterebilir.
Düzenli yemek
yeme alışkanlığı olmayan ailelerde büyüyen çocuklarda düzenli yemek yeme
alışkanlığı oluşamaz. Sağlıklı bir aile etkileşimi için bir arada yemek yenmeli
ve masaya oturma amacı sadece yemek yemeyle sınırlandırılmalıdır. Televizyon
seyretmek yerine sohbet edilmelidir. Masada beraber oturmak, gün boyunca
birbirlerini görmeyen aile üyelerini birbirlerine bağlar ve aradaki sevgiyi
pekiştirir. Bu durum aynı zamanda çocuğun da düzenli ve dengeli bir beslenme
alışkanlığı kazanmasına yardım eder ve yemekler konusunda daha az seçici
davranmasını sağlar; anne-babasının veya çok sevdiği kişilerin yediği bütün
yemek çeşitlerini çocuğun da yemek istemesini sağlayabilir. Masadayken çocuğun hoşuna giden konularda konuşmak, hikâyeler
veya gün içinde olan komik olayları paylaşmak, çocuğun yemeğini daha zevkli
yemesini sağlayabilir. Uyku gibi, yemek yeme düzeninin de oluşmasında,
yemeklerin belirli saatlerde yenmesi ve bütün aile bireylerinin masada olması
faydalı olacaktır.
Çocuğun
öğünler arasında abur cubur yiyecekler tüketmesi engellenmelidir; fakat çocuk
çok acıktıysa az miktarda sebze veya meyve yemesine izin verilebilir. Öğün
atlatmamak, öğle ve akşam öğünlerinde dört besin grubundan (süt/süt ürünleri,
et ürünleri, sebze/meyveler ve tahıllar) da yiyeceklerin tüketilmesine dikkat
etmek gereklidir.
Çocukta iştahsızlık
söz konusu ise, yemek yedirmek için tehdit, korkutma, kıyaslama ve ısrar
olmamalıdır. Zorla yemek yedirmenin daha çok iştahsızlığa neden olduğu bilinen
bir gerçektir. Çocuk acıktığını kendisi ifade edebilir ve doyduğunu da ancak
kendisi bilip söyleyebilir. Çocukların iştahsız olmasında hem fiziksel hem de
psikolojik etmenler rol oynamaktadır. Çocuğun kendisinden ve çevre
koşullarından kaynaklanan geçici iştahsızlık durumları yaşanabilir. Çeşitli
psikolojik etkenlerden dolayı çocuğun ilgi çekmek istemesi ve/veya ruhsal
çalkantılar, çocuğun iştahsız olmasına yol açabilir. Psikolojik nedenler
genelde çocuğun ailesiyle arasındaki olumsuz ilişkilerden (annenin ısrarı,
ilginin az olması, kardeş kıskançlığı, vb.) kaynaklanır. Özellikle annelerin çocukların
beslenmeleriyle ilgili aşırı kaygılı yaklaşımları çocukları daha da iştahsız
hale getirebilir. Annenin bu konudaki tutumunu sezen çocuk, kesintisiz bir ilgi
kaynağına rastladığını fark eder. Böylece anne her öğün çocuğun ardından
dolaşan, yedirmek için dil döken, yorgun bir anne haline dönüşür. Çocuğun
iştahsız olduğu düşünülüyorsa önce fiziksel bir rahatsızlığının olup olmadığı
araştırılmalıdır. Eğer çocukta bir rahatsızlık yok ise iştahsızlığı yaratan
psikolojik etkenler ortaya çıkarılmalıdır. Çocuğun iştahsızlığı psikolojik
kökenli ise aile bu konuda köklü bir tutum değişikliği yapmalıdır. Yapılacak
ilk şey, yemek saatlerinde çocuk ile ilgilenmemektir. Çocuk hiçbir şey yemezse
bile görmezden gelinmeli, göz ucuyla bile bakılmamalı ve öğünler arasında da yiyecek verilmemelidir. Bu durumda ilk günler pek
bir şey yemeyecektir fakat sonraki günlerde yemeye başlayacak ve kısa sürede
yeterli ve dengeli bir beslenme düzenine kavuşacaktır.
Çoğu durumda
olduğu gibi, uyku ve yemek konularında da kararlı ve sabırlı davranılarak, çocuğun
yemek ve uyku açısından sağlıklı bir birey olarak yetişmesinin altyapısı
hazırlanmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder