18 Mart 2016 Cuma

SÜPER EBEVEYNLİK- SÜPER ANNE-BABA OLMAK İÇİN YAPTIĞIMIZ SÜPER HATALAR

Süper ebeveynlik; anne babaların çocuklarını yetiştirme ve anne-baba olma sorumlulukları konusunda aşırı kaygı duyması ve bu kaygı ile çocuklarının her isteğini yapma eğilimi içinde olmaları ama aynı zamanda çocuklarından fazla beklenti içine girmeleri ve mükemmel olmalarını istemeleri ile kendilerine de çocuklarına da fazla yüklenmeleri olarak tanımlanabilir. Tanımlaması bile mükemmele yakın ve yorucu...
Aslında değişen ve gelişen toplum koşulları ile iş hayatına atılan kadınlara, anne sıfatının da eklenmesi ile ilk olarak ortaya çıkan bir tanımlama “Süper annelik”. Hatta kadının üzerindeki sıfatların ve yüklerin artması ile zaman içerisinde bir tıbbi rahatsızlığın alt kategorisine bile dönüştü. Fibromiyalji pek çok belirtisi olmakla birlikte; özetle genel bir kronik kas rahatsızlığı olarak tanımlanırken; bazı bedensel belirtiler gösteren annelerde mükemmel anne sendromu, zorlanmış anne sendromu adı altında da baş gösterebiliyor. Babaların da süper annelere eşlik ederek çocuklarını en mükemmel şekilde besleme, giydirme, bakım verme, okutma, yaşatma ve büyütme istekleri baskısı altında kalarak yaşadıkları sıkıntılara “süper ebeveynlik” denilebilir. Genel olarak titiz, mükemmeliyetçi, hassas karakterlerde daha ağır bir duygusal yük olarak bedensel semptomların oluşmasına neden oluyor.

Zorlaşan hayat koşulları karşısında süratle ve hep başarıyla ilerlemek zorunda kalan ebeveynlerin çocuklarının da aynı hıza, aynı baskıya maruz kaldığını gözlemleyebiliyoruz. Sürekli “hadi”lemek zorunda kalan, kendine zaman ayıramadığından şikâyetçi, çocuğuyla yeterince ya da kaliteli zaman geçiremeyen, çocuğuna hayır demek istemeyen, her zaman daha iyiyi hatta mükemmeli hedefleyen ebeveynlerin yaşadığı bir süreç bu. Süper ebeveynlerin çocukları ise, bu hızlı akış ve mükemmellik beklentileri arasında kaybolmuş, acele ettirilmeye aşırı bir dirençle yavaşlama tepkisi gösteren, verilen ve sunulanlardan asla memnun olmayan-olamayan mutsuz çocuklara dönüşebiliyorlar.

Süper ebeveynlerin en büyük bedensel şikâyetleri; uyku problemleri, sürekli yorgunluk, halsizlik, uzun süreli baş ve eklem ağrıları, mide ve bağırsak sorunları, vb. olarak uzayıp gidiyor. Manevi şikâyetleri de var üstelik; çocuklarına bir türlü yetememe, onları mutlu edememe, sürekli bir çatışma hali, yaşanan anın tadını çıkaramama, zamanını iyi kullanamama, vb.

Çocukların ise istekleri aslında daha yavaş, daha sakin, daha anlaşılabildikleri, daha acele ettirilmeden, sindirilerek geçirilen zamanlar ve kendilerine yön verecek sınırları olan ebeveynler... Daha az oyuncak-daha çok ebeveynle iletişim istiyorlar aslında. Bedenen orada ama ruhen ulaşamadıkları ebeveynlerle alelacele bir akşam geçirdiklerinde uykuya direniyorlar mesela. Her istedikleri olduğunda küçük omuzlarına büyük yükler yükleniyor, daha kaygılı, gergin ve çatışmaya meyilli oluyorlar.

Peki, ne yapılabilir? Yaşadığınız her türlü duygunun çocuklarınıza görünmez bağlarla geçeceğini aklınızda tutmaya çalışın. Kaygı, gerginlik, telaş gibi pek çok duygu çocuklarımızdan ayna gibi bizlere geri yansıyor. Çocuğunuz fiziksel olarak hiçbir sıkıntısı yokken; çatışmaya meyilliyse, bir türlü sakinleşemiyorsa, gergin ve oyalanan bir hali var ise, tatmin olmuyor, mutsuzluk kıyılarına sıkça uğruyor ise lütfen yavaşlayın, dönüp bir iç dünyanıza bakın. Sakin misiniz? Rahat mısınız? Çocuğunuzun yanındayken aklınızda başka şeyler mi var? Suçluluk mu hissediyorsunuz?

Eğer bunlardan biri ya da birkaçı ebeveynlerinde varsa; bedensel-zihinsel ve duygusal olarak bağlı olduğu ebeveynlerinden daha mutlu, neşeli, kaygısız bir çocuğun evde kahkahalarla hoplayıp zıplaması mümkün değildir.

Sakinleşmek, duyarlılığımızı ve algılarımızı “yavaşlayarak” açmaya çalışmak iyi bir başlangıç olabilir. Sadece kendinize ayıracağınız zamanlar suçluluk duygunuzu arttıracak bencil bir davranış değildir. Sakinleşen, farkındalığı artan ve daha mutlu bir ebeveyn çocuğuna iyilik yapmış demektir.


Mükemmellik bir algıdır. Çocukların mükemmel anne-babalara değil; onlarla gerçek anlamda zaman geçiren, duygularını anlamaya çalışan, gerçekten iletişim kurabileceği  “gerçek ebeveynlere” ihtiyaçları var. Satın alan değil, eve oyuncakları, giysileri, yiyecekleri yağdıran değil, her isteklerini yapan değil; onlara belli sınırlar dahilinde özgürlük veren, sevgi ve ilgisini ruhen orada olarak hissettiren ebeveynlere ihtiyaçları var. O sürekli içinizde taşıdığınız suçluluk duygusunu bir kenara bırakabilirseniz; çocuğunuzun süper kahramanı olabilirsiniz. Gözlerinizde kendini, sevildiğini ve anlaşıldığını görmesi yeter.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...